Son Peygamber Çocuk Logo

Lütfen Bekleyiniz...

 Sabah uyandığımızda başucumuzda birer kitap bulduk. Merak ve heyecanla kitaplarımıza sarıldık. Bana bırakılan kitabın adı, “Peygamberimin Yıldızı” idi. Yasin’inki ise “Kandil Simidi Seven Martı”. Rengarenk çıkartmalarla dolu bu kitapların kapaklarını araladığımızda, küçük bir not gördük: “Mevlid kandiliniz mübarek olsun.” Bu Asım Dede’nin yazısıydı.

Demek bugün Mevlid kandiliymiş! Asım Dede gülümseyerek açtı kapıyı. “Mevlid kandilin mübarek olsun Asım Dede!” diyerek sırayla elini öptük. O da koklaya koklaya yanaklarımızdan öptü. Saçlarımızı okşadı. Ve bize sehpanın üzerindeki cam kavanozdan rengarenk şekerler verdi. Şekerleri görünce, az kalsın hediye kitaplar için Asım Dede’ye teşekkür etmeyi unutacaktık, neyse ki unutmadık! Asım Dede gür sesiyle önce “Çok yaşayın çocuklar, çok!” diye haykırdı. Sonra da “Bugün Mevlid kandili, yani Sevgili Peygamberimiz'in doğum günü. Peygamberimiz, yüzyıllar önce hicri aylardan biri olan Rebiülevvel ayının 12’sinde, yani bugün dünyaya gelmiştir. Biz Müslümanlar her yıl onun dünyamızı şereflendirmesini en güzel şekilde kutlarız” dedi. Asım Dede; “Çocuklar, ister misiniz bugün sizinle güzel bir kandil gezisi yapalım?” Der demez sevinçten havalara uçtuk! Hemen yola koyulduk. Neşeli bir yolculuktan sonra, bahçesinde büyük bir fıskiyenin ve yüzlerce kuşun olduğu güzel bir camiye geldik.

Asım Dede elimizden tuttu ve camiye doğru yürürken anlatmaya başladı. “Çocuklar, burası Eyüp Sultan Cami. Eyüp Sultan Hazretleri, Peygamberimiz'in yakın arkadaşlarından biridir. Peygamberimiz Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde, kendi evi yapılıncaya kadar onun evinde kalmıştır.” “Hz. Eyüp çok şanslıymış! Keşke Peygamberimiz bizim evimize de gelseydi. O'nu yakından görebilseydik.” diye söze karıştı Yasin. Asım Dede de; “Eğer Peygamberimiz'i seversek, O'nun gibi güzel ahlaklı bir insan olmaya çalışırsak, dünyada olmasa bile ahirette onu görebiliriz çocuklar” dedi. Bu sözler bizi öyle sevindirdi ki…

Asım Dede; “Çocuklar, Hz. Eyüp’ün mezarı burada. Şimdi bu güzel insanın mezarını ziyaret edeceğiz. Ve önce Sevgili Peygamberimiz'in sonra da Hz. Eyüp ruhuna birer Fatiha okuyacağız. Fatiha Suresi'ni biliyorsunuz değil mi? Dedi. Yasin’le ikimiz başımızı salladık. Sonra da ayakkabılarımızı çıkararak içeri girdik. Ve içimizden Fatiha Suresi'ni okuduk. Asım Dede içeride bizi bir camekanın önüne götürdü. “Çocuklar, bakın bu ayak izi Peygamberimiz'e ait” dedi. Heyecandan kalbimiz duracaktı neredeyse. Çok sevdiğimiz Peygamberimiz'in ayak izi işte orada duruyordu! Hemen “Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed” diyerek salavat getirdik. Ve dualar ettik.

Caminin bahçesi de içerisi gibi kalabalıktı. Herkes neşe içinde birbirleriyle selamlaşıyordu. Kuşlarda bile güzel bir telaş vardı. Asım Dede elinde bir tabakla kuşlara yaklaştı. “Haydi çocuklar! Bana yardım edin de onları biraz sevindirelim!” Dedi. Biz yem attıkça caminin bütün kuşları etrafımıza toplandı. Biz de kuşlar kadar mutluyduk. Ancak Asım Dede’nin evine vardığımızda ne kadar yorulduğumuzu anladık. Asım Dede ocakta tıkır tıkır ıhlamur kaynattı bizim için. Bir yandan ıhlamurlarımızı yudumlarken, kandil simitlerimizi yemeyi de ihmal etmedik. Hep birlikte güzelce dinlendik. Asım Dede, çocukken dedesinin hediye ettiği Kur’an-ı Kerim’i gösterdi bize. Gözlerimiz kocaman açıldı. O kadar eskiydi ki, böylesini ancak bir müzede görebilirsiniz. Asım Dede yaprakları yavaş yavaş çevirerek bize Kur’an okudu. Peygamberimiz'in çocukluğunu anlattı.

Bu Mevlid kandili bizim için, unutulmayacak bir gün oldu. Asım Dede’den ayrıldıktan sonra, gün boyu yaptıklarımızı düşündük. Eyüp Sultan Cami’nin tombul kuşları geldi aklımıza. Peygamberimiz'in ayak izleri ne kadar güzeldi. O gün Yasin’le birlikte karar aldık. Bundan sonra her kandilde Asım Dede’yi ziyaret edeceğiz. Onunla birlikte camileri gezeceğiz. Sizin de Mevlid kandiliniz mübarek olsun!