Tüm zamanların en değerli insanı sevgili Peygamberimiz doğdu.
Adını Muhammed koydular.
Peygamberimiz sütanneye verildi. Sütannesi Halime Peygamberimiz ile sevindi.
O’nun varlığı ile zenginleşti.
Peygamberimiz Halime annesinin sütüyle büyüdü, Amine annesinin kucağına,
serpilmiş bir çocuk olarak döndü.
Annesi vefat edince Peygamberimiz dedesinin yanına götürüldü.
Dedesi Peygamberimiz’e kollarını açtı.
Peygamberimiz dedesi de ölünce amcası Ebu Talib ile yaşamaya başladı.
Onunla birlikte uzun yolculuklara çıktı.
Amcası Peygamberimiz’e ticareti öğretiyordu.
Peygamberimiz Mekke şehrinin iyi insanlarıyla birlik oldu.
Faziletli İnsanlar Cemiyeti’ne (Hilfü’l-Fudûl) katıldı.
Peygamberimiz aynı zamanda başarılı bir tüccardı.
Suriye’deki Busra kentine büyük bir kervan götürdü.
O yaptığı mesleğin gereklerini en güzel şekilde yerine getiriyordu.
Peygamberimiz Mekke’nin güzel ve asil kadını Hz. Hatice ile evlendi.
Peygamber olduğunda kendisine ilk inanan bu şerefli hanım, Peygamberimiz’i her zaman sevdi.
Zorluklara O’nunla birlikte göğüs gerdi.
Kabe İslam’dan önce de kutsal bir evdi. Siyah taş anlamındaki Hacerü’l Esved,
o evin dokunulmaz sembolüydü. Bir keresinde,
kutsal evin tamiri sırasında Mekke kabileleri Hacerü’l Esved’i yerine yerleştirmek için
neredeyse birbirleriyle kavga edeceklerdi ki, Peygamberimiz geldi.
Hırkasını yere serdi. Kutsal taşı üzerine koydu.
Kabileler elbisenin dört bir yanından tutarak Hacerü’l Esved’i kaldırdılar.
Peygamberimiz de taşı yerine koydu. Böylece sorun Peygamberimiz’in önderliğinde,
hiçbir anlaşmazlığa düşülmeden çözülmüş oldu.
Peygamberimiz kırk yaşındayken, zaman zaman gittiği Hira Mağarası’nda bir melekle karşılaştı.
Allah O’na Melek Cebrail ile bazı ayetler göndermişti.
Bu ayetler, Peygamberimiz’e ve bütün insanlara yol gösterecek Kur’an’ın ilk sözleriydi.
Kur’an-ı Kerim’in ilk ayetleri önce Peygamberimiz’e, sonra tüm insalığa “Oku” diye seslendi.
“Oku! Yaratan Rabb’in adıyla! O insanı bir embriyodan yaratmıştır.
Oku! Rabb’in öyle cömert ki; kalemle yazmayı ve bilmediği herşeyi insana öğretti.”
Kur’an-ı Kerim, Alak suresi 1-5. Ayetler
Allah, Peygamberimiz’e Cebrail’den (as) öğrendiklerini yakınlarına duyurmasını emretti.
Gerçekleri korkmadan açıkça dile getirmesini söyledi. Gerçekler gizlenmemeliydi.
Peygamberimiz’e inanan güzel insanlardan biri de 10 yaşındaki yeğeni Hz. Ali idi.
Peygamberimiz’e inanları zor günler bekliyordu.
Çünkü Mekkeliler Peygamberimiz’in davetine karşı çıktılar.
Ve O’na inanan Mü’iminlere çeşit çeşit kötülükler yaptılar.
Peygamberimiz Mekke’de rahatça ibadet edemeyen Müslümanların
Habeşistan’a gitmelerine izin verdi.
Her şehrin birbirinden cesur yiğitleri vardır.
Mekke’nin yiğitleri de Hamza ve Ömer’di. Çok güçlüydüler.
Müslüman olunca kalplerindeki inanç onları daha da güçlü yaptı.
Müslümanların korkusuz kahramanları oldular.
Ebu Talip baba yarısı değil, Peygamberimiz’e babalık yapan bir amcaydı.
O öldüğünde Peygamberimiz’in en güçlü dayanağı yıkılmış oldu.
Kısa bir süre sonra sevgili eşi Hz. Hatice de vefat etti.
Hz. Hatice’nin vefatı, güven dolu hayat arkadaşını yitirmek demekti. O sene hep hüzünle doluydu.
Bu sebeple Müslümanlar o seneyi “Hüzün Yılı” diye adlandırdılar.
Peygamberimiz sadece Mekkelilere değil çevre kentlerden gelen hacılara da İslam’ı anlatıyordu.
Medine’den gelen bir grup insan Peygamberimiz’e yürekten inandı. (1. Akabe Biatı)
Günler çok sıkıntılı günlerdi. Mekke şehrinde bütün kapılar inananların yüzüne kapanıyordu.
İşte böyle bir zamanda, olağanüstü bir şey oldu.
Peygamberimiz mucizevi bir “Gece Yolculuğu” yaptı.
Bir gece vakti ansızın Mekke’deki Mescid-i Haram’dan, Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürüldü.
Orada, önceki ümmetlere gönderilen peygamberlerle bir araya geldi.
Sonra gökyüzüne, varabileceği son noktaya kadar yükseltildi.
Allah ile çok özel bir şekilde görüştü. Bu olaya “Miraç” adı verildi.
Allah Müslümanlara namazı armağan etti.
Namaz inananların göğe yükselen merdiveni gibiydi.
Peygamberimiz Medine’deki Müslümanlara Mus’ab’ı öğretmen olarak gönderdi.
Güler yüzlü, bilgili ve çok kibar bir genç olan Mus’ab, İslamiyet’in ilk öğretmeni oldu.
İnsanlara dini doğru ve güzel yaşamayı öğretti. O’nun sayesinde birçok kişi Müslüman oldu.
Medineliler İslam dinini kolayca benimsediler.
Şehrin önemli isimleri gruplar halinde İslam’ı kabul etti. (2. Akabe biatı)
Medine şefkatli bir anne gibi kendisine sığınanları bağrına bastı.
Müslümanlar dinlerini daha rahat yaşamak için Medine’ye göç etmeye başladılar.
Müşrikler Mekke’de tek başına kalan Peygamberimiz’i öldürerek,
tek Allah inancını yok edeceklerini sandılar.
Bu yüzden kötülük meclislerinde O’nu öldürme kararı aldılar.
Allah Peygamberimiz’i düşmanların tuzaklarından korudu.
Ayetler okuyarak onlardan kurtuldu. Arkadaşı Ebu Bekir’le Medine’ye doğru yola çıktılar.
Sevr Mağarası’nda birkaç gün saklandılar.
Peygamberimiz Medine yolunda Kuba’ya vardığında, oraya küçük bir mescid yapıldı.
Medine yakınlarındaki bu mescitte ilk kez hep beraber cuma namazı kılındı.
Cuma namazı birliği ve dayanışmayı anlatıyordu. Sanki
“hep beraber birbirinizi destekleyin ve güzel insanlar olun” der gibiydi.
Peygamberimiz Medine’ye yerleşince kendisi için bir ev,
Müslümanların ibadet etmeleri için de mescid yapıldı.
“Peygamber Mescidi” anlamına gelen bu mabed,
(Mescid-i Nebevi) o günden sonra Müslümanların buluşma yeri oldu.
Müslümanları namaza çağırmak için ezan okunmasına karar verildi.
Ne zaman ezan okunsa, Allah kendilerini çağırıyormuşcasına namaza koştular.
Namaz, Allah ile buluşma anıydı.
Medineli yerliler (Ensar) Mekke’den gelen Müslümanlara (Muhacir) kalacak yer verdikleri gibi,
yüreklerini de açtılar. Böylece tarihte eşine az rastlanan bir kardeşlik,
yani Ensar-Muhacir kardeşliği gerçekleşmiş oldu.
Peygamber Mescidi’nin bir köşesi okula dönüştürüldü.
İslam’ı öğrenmek isteyenler bu mescide koştu,
Peygamberimiz’in öğrencisi oldu.
Müslümanlar kendilerine hayat hakkı tanımayan Müşriklerle ilk kez savaşmak zorunda kaldılar.
Bedir’de binlerce melek inananların yardımına koştu.
Müslümanların namaz ibadeti esnasında yöneldikleri mekan, Kabe olarak seçildi.
Kabe Müslümanların kıblesi oldu.
Bu yıl oruç farz kılındı. Artık Müslümanlar Ramazan ayı boyunca oruç tutacak,
zorluklara sabretmeyi öğrenecek ve açlıkla imtihan olan insanları daha iyi anlayacaklardı.
Peygamberimiz’in güllerinden biri soldu. Hz. Osman ile evli olan kızı Rukiyye vefat etti.
Yoksullara, ihtiyaçlarını gidermeleri ve bayram harçlığı olması için
fıtır sadakası (Fitre) verilmesi emredildi.
Bir ay süren oruç ibadetinin ardından, inananlara bir bayram armağan edildi.
Ramazan Bayramı’nda Müslümanlar bir araya geldi. Hepbirlikte bayram namazı kılındı.
Peygamberimiz Hz. Ayşe ile evlendi.
Küçüklüğünden beri Peygamberimiz’in elinde yetişmiş olan Hz. Ali,
Peygamberimiz’in sevgili kızı Hz.Fatıma ile evlendi.
İlk kez Kurban Bayramı kutlandı. Zengin olanların yoksullara yardım etmeleri,
yani zekât ibadeti, ilk kez bu dönemde emredildi.
Hz. Osman Peygamberimiz’in kızı Hz. Ümmü Gülsüm ile evlendi.
İlk toruncuk, Hz. Hasan dünyaya geldi. Bu şanslı çocuğun dedesi Peygamberimiz’di.
Uhud’da bir savaş oldu. Müslümanlar Peygamberimiz’e verdikleri sözü tutmayınca, başarısızlığa uğradılar. Bu savaşla Müslümanlar emre itaat etmenin önemini kavradılar.
Bütün kötülüklerin kaynağı olan içki yasaklandı.
İkinci torun dünyaya geldi. Hüseyin! Dedesi Peygamberimiz’di.
Medine’ye saldıran düşmanlara engel olmak için şehrin her tarafına hendekler kazıldı.
Müşrikler şaşkına döndü. Hendeği geçemediler. Müslümanlara zarar veremediler.
Medine’de kuraklık vardı. Peygamberimiz ve arkadaşları yağmur yağması için Allah’a dua ettiler.
Kutsal ev Kabe, Hacc mevsimi dışındaki bir zamanda da ziyaret edildi.
Bu ziyarete “Umre” denildi. Müslümanlar Kabe’ye olan hasretlerini giderdiler.
Peygamberimiz anneciği Amine’nin Ebva’daki mezarını ziyaret etti.
Hudeybiye’de Mekkelilerle önemli bir antlaşma yapıldı.
Fetih Suresi indi. Yardım ve başarıyı anlatan bu sure Müslümanlara ne güzel bir armağandı!
Peygamberimiz, herkes Allah’a inansın istiyordu.
İnsanların doğru yolu bulması için dualar ediyordu.
İslam’ı anlatan mektuplar yazdı. Onları elçileri aracılığı ile çevre ülkelere gönderdi.
Elçiler güzel haber taşıyan güvercinler gibiydi.
Peygamberimiz’in güllerinden biri daha soldu. Kızı Zeynep vefat etti.
Peygamberimiz terk etmek zorunda kaldığı memleketi Mekke’ye kavuşmak için yola çıktı.
Mekke fethedildi. Kabe putlardan temizlendi.
Peygamberimiz çölde, kum tepelerinde birlikte oyunlar oynadıkları,
aynı sütten beslendikleri sütkardeşi Şeyma ile uzun yıllar sonra ilk kez görüştü.
Tebuk; inananların zorluklarla sınandığı, sabredenlerin kazandığı bir sefer oldu.
Peygamberimiz zamanında yaşayan meşhur şair, Kâ‘b b. Züheyr müslüman oldu.
Peygamberimiz sırtından çıkardığı özel elbisesini (Bürde) O’na armağan etti.
Böylece sanata ve sanatçıya ne kadar değer verdiğini göstermiş oldu.
Mekke’nin en büyük putu yerle bir oldu. Lat kalplerde öldü! Zaten gerçekte de yaşamıyordu!
Peygamberimiz Ramazan ayında Kur’an-ı Kerim’i baştan sona iki defa okudu.
Melek Cebrail ile birlikte karşılıklı okudukları Kur’an’ın, her ayeti dosdoğruydu.
Biz de Ramazan aylarında, bu karşılıklı Kur’an okuma (mukabele)
hatırasını yaşatmak için hep birlikte Kur’an okuruz.
Peygamberimiz’in yaşı artık ilerlemişti. O yılki Hacc mevsiminde inananlara son kez hitap etti.
O güne kadar yorulmaksızın anlattıklarının güzel bir özetini verdi.
Çok önemli hatırlatmalar yaptı. Bu konuşmaya “Veda Hutbesi” dendi.
Peygamberimiz son Hacc’ını yaptı. Allah’ın evi Kabe’nin çevresinde son kez,
içtenlikle yedi kez dolaştı. Buna tavaf deniyordu.
Peygamberimiz hastalandı. Her insan gibi O da ömrünü tamamlayarak vefat etti.
Peygamberimiz, mescidinin yanına gömüldü.