Son Peygamber Çocuk Logo

Lütfen Bekleyiniz...

 Kutsal topraklara gittiği için herkes çok mutluydu. Hatta onları taşıyan uçak Zemzem bile! Allah’ın sevgisinden kalbi pır pır atan bir kuş gibi süzülüyordu gökyüzünde. Alçaktan uçtu bu defa. Çocuklar korkmadan, bir de bulutların üzerinden görsün istedi yeryüzünü.

Umre’ye gideceğimiz için gerçekten çok sevinçliydik. Pasaport işlemleri yapılana kadar heyecandan yerimizde duramadık. Sonunda beklediğimiz gün geldi çattı! Bizi kutsal topraklara uçuracak uçağımıza binmek için evden ayrıldık. Uçaklar sıra sıra dizilmiş, yolcularını bekliyorlardı. Ancak içlerinden biri vardı ki, pek sabırsızdı. Bir ileri bir geri dönüp duruyor, kuyruğunu kımıldatıyordu. “Umre Yolcuları! Uçağınız Zemzem sizi bekliyor! Haydi koşun! Kutsal topraklara kavuşmaya az kaldı!” diye bağırıyordu. Sabırsız uçağımız bekleye dursun, biz Umre için ihrama girecektik. Kutsal topraklara Hac ya da Umre için gidecek olan herkes İhrama girmek zorundadır. Bunun için önce abdest alıp namaz kılmak ve niyet etmek gerekir. İhrama girmek için, iki rekat namaz kılınır. Ardından Umre yapmaya niyet edilir. “Allah’ım, senin rızan için Umre yapmak istiyorum. Bunu kolaylaştır ve kabul eyle” denir. Sıra İhram elbisesini giymeye geldi. Beyaz ve dikişsiz olan bu elbiseyi giymeye alışık olmadığımız için biraz zorlandık. Asım Dede bize yardım etti. Erkekler sağ omuzlarını açıkta bırakacaktı. İhramlarımızı havaalanı içinde giyer giymez telbiye getirerek, (Lebbeyk allahumme lebbeyk! Lebbeyke la şerike leke lebbeyk, innelhamde, venni’mete, leke ve’l mülk, la şerike leke” diyerek, sabırsız uçağımıza bindik.

Asım Dede bundan sonra sık sık duyacağımız telbiyenin; “Allah’ım emrine hazırım. Senin ortağın yoktur. Hamd, nimet, mülk sadece sana mahsustur” demek olduğunu söyledi. Uçağımız Zemzem, Cidde havaalanına inerken ne kadar mutluydu! Ne de olsa artık kutsal topraklardaydı. Sevinç içinde uçaktan indik. Her yer o kadar kalabalıktı ki, kaybolmamak için Asım Dede’nin elinden tuttuk. Sonunda Mekke’ye, Kabe’ye varmıştık. Misafirlerini en güzel elbisesi ile ağırlayan Kabe, bizlere hoş geldiniz dedi. Hemen tavaf etmeye, yani Kabe’nin etrafında dualar ederek dönmeye başladık. Asım Dede tavaf sırasında Hacer-ül Esved taşına yaklaştı. Onu koklayarak öptü. Bizim boyumuz yetişmediğinden, onu görmek için zıplamak zorunda kaldık. Asım Dede bize yardım etti. Cennetten gelen bu taşa, biz de dokunabilmiştik…

Tavaf bittikten sonra, Kabe’ye dönerek namaz kıldık. Hani evimizde namaz kılarkan de yüzümüzü Kabe’ye döneriz ya! İşte onun gibi. Ama burada, işte Kabe tam karşımızdaydı! Bize gülümsüyordu. Tavaf ederken biraz susamıştık. Zemzem suyu ile ferahladık. Asım Dede de bize, Zemzem suyunu ilk kez içen bebeği anlattı. Tam susuzluktan ölmek üzere iken, İbrahim Peygamberimiz ile Hacer annemizin ayaklarının dibinden fışkıran Zemzem, Hz. İsmail’i pek sevindirmiş. Safa tepesinden başlayarak Merve tepesine doğru hızlı adımlarla yürüdük. Bazen de koştuk. Yani Sa’y yaptık. Asım Dede Sa’y yaparken Hacer annemizi düşünmemizi söyledi. Oğluna su ararken bu iki tepe arasında 7 kez gidip gelen Hacer annemizi…

Sa’ydan sonra tıraş olduk ve ihramdan çıktık. Umremizi hüzünle tamamladık. Buradan ayrılmak çok zordu. Uçağımız Zemzem de sessizce bizi bekliyordu.